mekteb nedir / MEKTEB nedir, MEKTEB türkçesi, MEKTEB ne demek - Osmanlica Türkçe Sözlük

Mekteb Nedir

mekteb nedir

Mekteb-i harbiye nedir?

Osmanlıca'da Mekteb-i Erkan-ı Harbiye olarak geçer. Mekteb-i harbiye Osmanlıca bir kelimedir. Sadece Erkan-ı Harbiye olarakta kullanılabilir.

Mekteb-i harbiye; Osmanlı padişahı I. Abdülmecid'in fermanı ile Osmanlı devletinde orduya subay yetiştirmek amacıyla kurulan askeri okulun adıdır.

Mekteb-i harbiye askeri öğretim kurulu tarafından alınan karar gereğince, kurmay subay yetiştirmek amacıyla, Mekteb-i Fünun-u Harbiyye-i Şahane Erkan-ı Harbiye sınıfları adıyla Mekteb-i Harbiye'nin 3. ve 4. sınıfları oluşturularak yılında eğitim ve öğretime başlandı ve Abdülkerim Paşa ilk müdür olarak atandı.

yılından itibaren, Tophane-i Amire'nin hastanesi olarak yaptırılmış ve yılından itibaren Mekteb-i Harbiye'nin binası olarak kullanılmaya başlanmış olan Pangaltı'ndaki binada eğitim ve öğretimi sürdüren Mekteb-i Harbiye sınıfları, yılının başında bugünkü İstanbul Teknik Üniversitesi'nin Taşkışla'daki binaya taşındı. yılının sonunda Mekteb-i Harbiye ve Erkan-ı Harbiye sınıfları, Gülhane'deki askeri hastaneye (NBC okulu) ve yılında tekrar Pangaltı'ndaki binaya taşındı. yılında yapılan yeni düzenlemeler ile Erkan-ı Harbiye öğretimi üç yıla çıkarıldı. yılının Ekim ayı başında Yıldız Sarayı Şehzadeler Dairesine (Yıldız Teknik Okulu) taşınarak "Mekteb-i Erkan-ı Harbiye" adını aldı.

Mekteb-i harbiye, türlü güçlükler içinde yıldan yıla gelişerek en önemli bilgi ve kültür ocaklarından biri olmuş, buraya girecek öğrencilerin yetişmesini sağlayan askeri ortaokul ve liselerin kurulması ile de, Batı ölçüsünde öğrenim yapan gerçek bir subay yetiştirme okulu olmuştur.

Mektebi harbiyenin günümüzdeki adı "Kara Harp Okulu" dur.

Osmanlı Devleti’nde asker ihtiyacı tımarlı sipahiler haricinde, devşirme usulü ile karşılanıyordu. Devşirme ocağına alınan ve kendilerine acemi oğlanı denilen çocuklar önce bir Türk köylü ailesinin yanına veriliyordu. Burada Türkçe öğreniyor, İslam dininin ve Türk terbiyesinin icaplarına göre yetiştiriliyorlardı. Sonra acemi oğlanların kışlalarında askeri terbiyeleri başlıyordu. Burada sağlam ahlak ve disiplinle en modern askeri bilgileri alıyorlardı. Neticede, yeniçeri neferi adını almaya hak kazanıyorlardı. Görüldüğü gibi, Osmanlı Devleti’nde ayrıca subay yetiştiren bir okul bulunmuyordu.

Osmanlı Devleti’nin, Avrupa’daki bu gelişmelerden faydalanarak askeri teşkilatında düzenleme yapma ihtiyacını hissetmemesi, Viyana bozgununa kadar sürdü. Bu tarihde devlet yine dünyanın birinci devletiydi. Bundan sonra ’lere kadar bir asır boyunca esas işi elindekini muhafaza etmekten ibaret oldu.

Her mağlubiyet, yeni düzenlemeler yapılmasını ve tedbirler alınmasını istediğinden, Viyana mağlubiyeti ile de orduda aynı durumlar bahis mevzuu oldu. Bununla beraber, bozulmuş olan yeniçerilerden çekinildiği için, orduda yeni bir düzenlemeye hemen gidilemedi. Bununla birlikte orduda ıslahat yapılmasına kesin olarak inanılmıştı.

Askeriyede bu kısmi düzenleme devam ederken, ’de Osmanlı-Rus harbi başladı. Ruslar Çeşme’de Osmanlı donanmasını yaktı. ’de Kaynarca andlaşması ile Osmanlı mağlubiyeti tescil edilmiş oldu. Böylece Osmanlı Devleti birinci devlet olma vasıflarını kaybetti.

Arka arkaya gelen mağlubiyetler devletin yeni askeri bilgilerle mücehhez subay ve diğer personele sahib olmasının bir zaruret olduğunu açıkça ortaya koyuyordu. ’de birinci Abdülhamid zamanında Mühendishane-i berr-i hümayun daha fazla ilavelerle geliştirildi. Topçu ve istihkam subayı ile mühendisleri yetiştirilmeye devam edildi.

3. Selim zamanında, orduda öncekilere nazaran daha esaslı düzenlemeler yapıldı. Nizam-ı cedid adı verilen ordu kurulmaya, modern süvari ve bilhassa piyade yetiştirilmeye başlandı.Bunun yanında orduya teknik eleman yetiştiren Mühendishane-i berr-i hümayun Eyyub’deki Bahariye Sarayı’na, sonra Hasköy’e (Bugünkü Halıcıoğlu), daha sonra Maçka’ya taşındı. ’da mektebe dört yıl okumak üzere kırk subay alındı. Okulda cebir, ilm-i müsellesat, trigonometri, cerr-i eşkal (mekanik), fenn-i remy (atıcılık), hey’et (astronomi), tarih-i harb (harb tarihi), hendese (geometri), coğrafya ve her çeşit istihkamcılık dersleri vardı.

Fransızca ve Arabca mecburi olup, Farsça ihtiyari (seçmeli) idi. Okuldan ordu için mühendis yetişiyordu. Üçüncü Selim teşvik için, me’zun olan teğmenlere yüzbaşı, pek iyi derece ile me’zun olanlara binbaşı rütbesi veriyordu. 3. Selim’in son yıllarında çok iyi Fransızca öğrenmiş topçu ve istihkamcı subay ve mühendisleri yetişti. Padişah, Mühendishane için mütehassıs Fransız öğretmen subaylar funduszeue.info üçüncü Selim, devletin istikbalinin, güçlü ve modern bir ordu kurmakla mümkün olduğunu çok iyi tesbit etmişti. Bu fikirleri bilen sultan İkinci Mahmud da, bu asırda batının üstünlüğünü sağlıyan ordu ve donanmadan işe başlamak istedi.

Senelerden beri sabırla beklediği yeniçeri ocağının ilgasını ’da gerçekleştirerek Asakir-i Mansure-i Muhammediyye’yi kurdu. Yeni ordu için bir talimhane yapıldı. Güçlü bir ordu kurmak için canla başla çalışan padişah, askeri teşvik ve gayrete getirmek için kışın kar altında çamurlar içinde bizzat talime çıkıyordu. Yine ’de Selimiye kışlasındaki Sübyan bölükleri de, batı tekniklerine uygun olarak, orduya subay yetiştirmek için kuruldu. Bunlar daha sonra kurulacak harb okulunun temelini teşkil etmekte idi. Nihayet sultan İkinci Mahmud ’de ordunun esasını teşkil eden piyade ve süvari subaylarının yetişeceği bir Kara Harb okulunu kurmaya karar verdi. Çünkü devleti ayakta tutacak ordu, orduyu da ayakta tutacak subay idi.

Sultan 2. Mahmud Han, Avrupa’da okumuş, hassa ordusunda vazife yapmış fahr-i yaveri olan ve ’de paşalığa yükselen Namık Paşa’yı huzuruna davet ederek; "Paşa, kesin olarak anladım ki bir milletin yaşaması, harb bilgisini iyi öğrenmiş kumanda hey’etiyle ve bu kumanda hey’etiyle yetişmiş askerlerin kudretiyle mümkündür. Böyle subaylar yetiştirecek bir Mekteb-i harbiyye-i şahane (Kara Harb Okulu) açılmasını isterim ne dersin?" diye sordu. Avrupa’da askeri okulları tedkik etmiş olan Paşa; "Sultanım! Bundan önce açılan talimhane olsun, sıbyan bölükleri olsun mektep değildir. Yarım tedbirlerle gayeye varılamaz. Subayın, ordumuzun ihtiyaçlarına cevap verecek şekilde yetişmesi önemlidir. İyi subay yetiştirmek için ayrı bir binaya, ders programlarının tanzimine, en iyi öğretici ve idarecileri, ders aletlerini te’min etmeğe ihtiyaç ve zaruret vardır" deyince, Sultan; "Ziyade memnun oldum. Harb okulunun inşasını ve açılmasını, burada hangi bilgilerin okutulacağını, Avrupa’dan hangi ders aletlerinin getirileceğini sizden beklerim. Bu hususta Ahmed Fevzi Paşa ile birlikte çalışınız" emrini verdi. Bunun üzerine Namık Paşa, Ahmed Fevzi Paşa ile birlikte çalışmalara başladı.

Müşir Ahmed Fevzi Paşa’nın Selimiye’de hassa ordusunda bulunan erlerin genç ve kabiliyetli olanlarından kurduğu sıbyan bölükleri ’de Maçka kışlasına taşındı. Sultan 2. Mahmud Han, 1 Temmuz ’de Mekteb-i harbiyye-i şahaneyi öğrenim ve eğitime açtı.
Öğretmenlere mahsus kürsiye çıkarak tarihi konuşmasını yaptı: “Sizler ki. Mekteb-i harbiyyenin idarecileri ve öğrencilerisiniz. Nazarlarım daima sizlerin üzerindedir. Ümitlerim sizlerdedir. Askerliğin bütün icablarını öğretiniz ve öğreniniz. Sizler için sarf olunan maddi ve manevi para ve emekleri daima hatırınızda tutarak ve bilerek çalışınız. Talebelerim! Sizlerden de himmet ve gayret beklerim." Sonra İmam

Zeynelabidin Efendi’ye dua etmesini işaret etti. O da, resmen açılışı yapılan Mekteb-i harbiyyenin millet için hayırlı olması niyazında bulundu. Bundan sonra okulun adına Mektebri harbiyye-i şahane, talebelerine de harbiyeli denildi.
Sultan Abdülmecid Han () devrinde, ’de kabul edilen kanunla Harb okuluna dört yıl daha ilave edilerek, öğrenim lise seviyesinin üzerine çıkarıldı. Sonraki yıllarda müessesenin harb bilgisi veren dört yıllık bir meslek okulu haline getirilmesi kararlaştırıldı. Burada imtihandan geçirilen öğrencilerden üstün başarılı olanlar, Mekteb-i ulum-ı harbiye, orta derecede başarılı olanlar ise Mekteb-i fünun-ı idadiye öğrencisi kabul edildiler. ’de Harbiye öğrencileri Küçük Taksim’de yapılan binada, idadi öğrencileri de Maçka kışlasında, geçici olarak öğrenime devam ettiler. Her iki okul kendi binalarında, 10 Ekim ’da Abdülmecid Han tarafından resmen açıldı.

Bu tarihlerde büyük devletlerin ordularında kurmay sınıfı kurulmaya başlayınca, ’de sultan birinci Abdülmecid, Mekteb-i erkan-ı harbiye-i şahane-yi (Harb akademileri) kurdu. Mekteb ilk me’zununu ’da verdi ve bunlardan üçü müşir oldu. Zamanla Osmanlı ordusu kurmay subayların sevk ve idaresine geçmeye başladı. ’a kadar, Mekteb-i harbiyye-i şahane ile Mekteb-i erkan-ı harbiyye-i şahanenin kumandanı aynı idi. Ondan sonra ayrıldı.
Galip Paşa’nın harb okulu kumandanı olduğu yılları döneminde, öğrenim üç yıla indirildi. Sultan İkinci Abdülhamid Han () devrinde, uzun zaman okul kumandanlığı yapan Mustafa Zeki Paşa (), öğrencilerin iyi yetiştirilmesini itina gösterip, Trablusgsrp (), Balkan (), Birinci Dünya () İstiklal () savaşlarına katılan kıymetli subayları me’zun ettirdi. Sultan İkinci Abdülhamid Han, İstanbul’dan başka Bağdad, Edirne, Erzincan, Manastır, Şam illerinde de harb okulları açtırdı. Harp okullarına mütehassıs ilim adamları ve öğretim üyeleri tayin edildi.

Ders alet ve edevatları ile laboratuvar, kütüphane, spor salonu, manej (süvari sınıfı için at eğitim alanı) ihtiyaçları layıkıyle te’min edildi. Avrupa’dan kitaplar getirtilip, tercüme edildi. İttihad ve Terakki cemiyetinin bu okullarda yürüttüğü siyasi faaliyetleri neticesinde, yıllarında Bağdad, Edirne, Erzincan, Manastır, Şam Harb okulları kapatıldı, yalnız İstanbul Harb okulu, faaliyetine devam etti. ’de Birinci Dünya savaşının çıkmasıyla; Harb okulu ikinci sınıf öğrencileri asteğmen olarak kıt’aya katıldı. ve ’te me’zun olan ve staj için birliklere gönderilen öğrenciler birleştirildiler. Harp Okulu 9 Ağustos - 5 Nisan tarihleri arasında İstanbul Pangaltı’daki binada öğrenim gördükten sonra Kartal Maltepe’de Endaht okuluna taşındı.

Kartal’daki Endaht okuluna Maltepe ihtiyat zabit namzetleri talimgahı adı verildi. 30 Ekim Mondros mütarekesinin imzalanmasından sonra bu okul kaldırıldı ve yerine muvazzaf zabit namzetleri talimgahı kuruldu. Okul, 12 Ekim ’de İtilaf devletlerince işgal edilince, talimgah Bostancı’ya taşındı. Bu da 5 Ağustos ’da lağvedildi. Aynı tarihte Bostancı’da Edirne ve Kuleli askeri lisesinden gelen öğrencilerden iki bölüklü Harb okulu taburu kuruldu. 20 Aralık ’da Topçu harbiyesi ile birleştirilerek Halıcıoğlu’na taşındı.

Burası da İngilizler tarafından işgal edilince, 20 Nisan ’de yine kapatıldı. Dağıtılmış olan öğrenciler Kuleli’de toplandılar. 5 Temmuz ’de Kuleli’nin işgalinden sonra öğrenciler Kağıthane’deki çadırlı ordugaha, buradan Eyyub’deki iplikhane’ye, Maçka kışlasına, sonunda da Zeytinburnu kışlasına tasındılar. Okul, Eylül Ağustos tarihleri arasında burada kaldı ve bir süre sonra da lağfunduszeue.info okulu öğrencilerinden bir kısmı milli mücadelede Anadolu’ya geçip, Ankara’da Abidin Paşa köşkünde şimdiki cumhuriyet devri harp okulunun temeli olan Ankara talimgahında bir araya geldi, 1 Nisan de Muhtelife zabit namzetleri talimgahı harp okulu adını aldı.

Mekteb-i harbiye ilk mezunlarını  yılının Temmuz ayında vermiştir.

1. Ispartalı Hüseyin Avni (Mareşal)

2. Amasyalı Mahmud Mesud (Sınıf birincisi, Mareşal)

3. Somalı Mustafa Sıtkı (Mareşal)

4. Karagümrüklü Mustafa Saffet (Mareşal)

5. Kıbrıslı Sabit (Miralay)

Mekteb-i harbiye 28 Ocak ’da taşındığı Teşvikiye Camii'nin karşısında Şerif Paşa Konağı ( kapı numaralı Belveder Apartmanı)’nda öğretime devam etti. yılının başlarında Beylerbeyi Sarayı bitişiğindeki binaya (Deniz Eğitim Komutanlığı binası) taşınması kararlaştırıldıysa idari personel ve öğrenciler, İstiklal Savaşı'na katılmak üzere Anadolu’ya geçtikleri için muvakkaten öğretime son verildi.

Kara Harf Okulu

Mekteb-i Ma&#;rif-i Adliyye Nedir? Mekteb-i Ma&#;rif-i Adliyye Hakkında Bilgiler

Osmanlı devlet b&#;rokrasisi i&#;in nitelikli memur yetiştirmeyi ama&#;layan bu mektebin kurulmasının temel sebebi, d&#;nemin hayli &#;eşitlilik kazanan ve uzmanlık isteyen ihtiya&#;larına cevap verebilecek sistemli bir eğitimin mevcut olmayışıdır

Tanzimat'ın hemen öncesine kadar memurlar "kalem" denilen devlet dairelerinde iş içinde eğitim sistemiyle yetişir, bu usulde her daire aynı zamanda bir mektep vazifesi görür, buralara daha ziyade memurların ve devlet ileri gelenlerinin çocukları alınırdı. Bu çocuklar on iki, hatta bazan yedi sekiz yaşına geldiklerinde (BA, Buyruldu Defteri, nr. 1, s. 85) kalemlere devam etmeye başlar, evlerde özel olarak okuma yazma öğrenir ve camilerdeki derslere de katılırlardı. Türkçe kitâbet, inşâ ve yazı çeşitlerini ise dairelerde görürlerdi. Dîvân-ı Hümâyun Kalemi'nde en yüksek dereceli memur sayılan "hâce"ler talebelere hocalık yapar, kalem işlerini ve yazışmaların inceliklerini öğretirlerdi. Memur adayları, söz konusu eğitimin yetersiz kaldığı durumlarda zaman zaman Bâbıâli'de ve Bâb-ı Defterî'de hocalardan ayrıca ders alırlar, kalemlerde hocaları durumunda olan kâtipler zamanla kendilerine bazı yazılar yazdırırlardı. Meşk usulüyle kalemlerde bilgi edinen öğrenci-memurlar ilk memuriyete girdiklerinde maaş almazlar, üç beş yıl sonra cüzi bir maaşla mülâzım olurlardı; kalem gelirlerinden aldıkları pay da kıdemleriyle orantılı biçimde artardı. Bu sistem bütün devlet dairelerinde uygulanırdı. Ancak bu usulde memur yetiştirme işi uzun süreliydi. Bunun yanında, devletin yeni problemlerle karşılaşması ve reform sürecinde yeni müesseselerin kurularak bürokrasinin gittikçe ihtisaslaşması neticesinde iş hacminin büyümesi dolayısıyla yetişmiş insana olan ihtiyaç artmıştı. Mevcut sistemin ise bu ihtiyaca cevap vermesi mümkün değildi. Memurların edindiği bilgilerin sadece kalemde görülen işlerle sınırlı kalması da sistemin bir diğer zayıf yanıydı. Sorunun farkında olan II. Mahmud, Sultan Ahmed Camii Sultan Mahfili'nde Mekteb-i Maârif-i Adliyye (Mekteb-i İrfâniyye, Mekteb-i İrfân) adıyla orta dereceli sayılabilecek yeni bir okul açtırdı. Bu okuldan aynı zamanda devlet dairelerinde çalışmakta olan memurların bilgi seviyelerini yükseltmesi bekleniyordu.

Mektebin eğitime başladığı tarih bilinmemekle beraber muhtemelen kuruluşuna dair belgenin deftere kayıt tarihi olan 27 Zilkade 'ten (11 Şubat ) biraz sonradır. Hariciye ve Maliye nezâretlerinin gözetimi altında kurulan okulun öğretmenler odası ile kütüphane ve altı dershaneye, kadar yatılı öğrencinin kalmasına yetecek bir kapasitede inşa edilmesi planlanmıştı. Okula öğrenci alınırken Bâbıâli ve Bâb-ı Defterî'de çalışan devlet memurlarının çocuklarına öncelik tanınacak; dershaneler anfi şeklinde yapılacaktı. Yatılı kısım uzak semtlerde oturan veya ailelerinin durumu uygun olmayan öğrenciler için tasarlanmıştı. Okul mezun vermeye başladıktan sonra devlet dairelerinin ihtiyaç duyduğu memurların mezunlar arasından imtihanla seçilerek alınması kararlaştırılmıştı. On sekiz yaşından küçük olanların kabul edileceği okulda birkaç yıl öğrenim görüp de başarılı olamayanlar kalem dışındaki işlerde istihdam edilmek üzere mektepten çıkarılacaktı. Okulda Arapça, Farsça, mantık ve hat derslerinin, ileriki sınıflarda Fransızca ve Fransızca olarak hendese, coğrafya, tarih ve siyaset biliminin okutulması öngörülmüştü. Devlet dairelerindeki memurlardan bir kısmı derslere devam edeceği için okulun başlangıçta Bâbıâli ve Bâb-ı Defterî civarında bir yerde açılması düşünüldü. Bu sebeple önceleri Topkapı Sarayı'na taşınan Bâb-ı Defterî binalarında açılmasına karar verildiyse de söz konusu binalar bu esnada yanan Bâbıâli dairelerine tahsis edildiğinden okul Sultan Ahmed Camii Sultan Mahfili'nde öğretime başladı. 'te Bâbıâli'nin inşası tamamlanan yeni binalarına taşınmasıyla mektep Bâb-ı Defterî'ye nakledildi. Ancak binaların büyük bir kısmı Ticaret Nezâreti'ne tahsis edildiği için sadece küçük bir bölümü mektep olarak kullanılabilmekteydi.

Kurulduktan kısa bir süre sonra Mekâtib-i Rüşdiyye Nezâreti'ne bağlanan okula öğrencilerin kabul edilme süreci de belli bir sisteme kavuşturuldu. Buna göre okula girmek isteyen öğrenci dilekçe ile Bâbıâli'ye başvuracak, uygun bulunduğuna dair sadrazamın Mekâtib-i Rüşdiyye nâzırına hitaben yazacağı yazıdan sonra aday öğrenci olabilecekti (BA, Cevdet-Maarif, nr. 24, ). Bu okula daha ziyade vükelâ ve devlet ileri gelenlerinin, Mekteb-i Ulûm-i Edebiyye'ye ise halktan kişilerin çocuklarının alındığı yönünde iddialar vardır. Mektebe devamın sağlanması için düzenli yoklama defterleri tutulurdu. Öğrencilerin ihtiyaçlarının karşılanması yanında kendilerine bir miktar harçlık verilecek, kıyafetleri tek tip olarak Harbiye ve Muzıka-yi Hümâyun talebelerinin giydiği şekilde olacaktı. İlk üç dereceye giren öğrencilerin nişân-ı isti'dâd ve para ile ödüllendirilmesi tasarlandıysa da bunun nişan kısmı uygulanamadı, sadece para ödülü yeterli görüldü. Fakat para ödülü de yalnız üstün başarı gösterenlere değil bütün öğrencilere dağıtıldı. Kuruluşuna dair belgede yer alan Fransızca, Fransızca olarak tarih ve siyaset derslerinin okutulması, okulun yatılı kısmının da olması gibi kararlar bir tasarıdan ibaret kaldı. Kuruluş nizamnâmesinde genel imtihanların her yılın muharrem ayında yapılacağı belirtildiyse de bu karar da uygulanamadı. İlk imtihan ileri gelen devlet adamlarının huzurunda 1 Mayıs 'de yapılıp öğrenci ve hocalara çeşitli ihsanlarda bulunuldu. 'deki imtihanlar ise Sultan Abdülmecid'in katıldığı bir törenle gerçekleştirildi. Daha sonra imtihanların rebîülevvel ayının ilk on günü içerisinde yapılması ve öğrencilere bahşiş verilmesi bir gelenek halini aldı.

Mekteb-i Maârif ve Mekteb-i Ulûm-i Edebiyye'ye nezaret etmekle görevli Mekâtib-i Rüşdiyye nâzırı haftada birer gün bu okulları teftiş eder, dersleri dinler, öğrencilerin durumunu ve aksaklıkları yerinde görür, sorunların giderilmesine çalışırdı. Kurulduktan kısa bir süre sonra bu iki okulun programları ve okutulan dersler belirginleşti, okullara olan ilgi de arttı. 'de mektebin öğrenci mevcudu normal öğrenciler ve kalemlerden gelen kâtiplerle beraber kişiydi. Derslerde okutulan kitaplar ise Ems̱ile, Binâ, Maḳṣûd, ʿİzzî, ʿAvâmil, İẓhârve Kâfiyeidi. Aynı tarihte okulda sekiz hoca ve on hademe görev yapmaktaydı (BA, İrade-Dahiliye, nr. ). Bunların toplam maaşlarının kuruşu bulması (BA, MAD, nr. , s. 5) aylıklarının iyi sayılabilecek bir seviyede olduğunu göstermektedir. Ubicini 'de okulda öğrencinin bulunduğunu, Arapça, Farsça, hat, tarih ve coğrafya derslerinin okutulduğunu, okulun Fransız okulları örnek alınarak düzenlendiğini belirtir (bk. bibl.). Bu veriler okula olan ilginin hayli yoğun olduğuna işaret etmektedir. Söz konusu ilginin sebebi, devletin modern usulde eğitim veren okulları daha çok benimsemesi ve devlet dairelerine memur alırken mektep mezunlarını tercih etmesiydi. Öte yandan 'da mektebin açılmasının hemen ardından öğrencilere kuruş bahşiş dağıtılması (BA, Cevdet-Maliye, nr. ) devletin bu konudaki tavrını daha başlangıçta ortaya koymaktadır.

'de okula Mekteb-i Maârif-i Adliyye İdâdîsi ilhak edildi. 21 Temmuz tarihinde Mekteb-i Maârif lağvedilerek yerine Mekteb-i Aklâm (Mahrec-i Aklâm, Mekteb-i Maârif-i Aklâm) kuruldu ve okulun memur yetiştirme görevi bu kurumca üstlenildi. Mekteb-i Maârif'in bir kısım öğrencileri Mekteb-i Aklâm'a, bir kısmı da rüşdiyelere yerleştirildi. Bazı hocalar rüşdiyelere, bazıları da Meclis-i Maârif üyeliğine tayin edildi (24 Temmuz , BA, İrade-Dahiliye, nr. ). Mekteb-i Aklâm ilk kurulduğunda rüşdiye mekteplerinin üzerinde bir yıllık eğitim kurumu olarak düşünülmüştü. Böyle bir değişikliğe gerek duyulmasının sebebi, devlet dairelerine memur olarak yerleştirilen rüşdiye mezunlarından istenen verimin alınamamasıydı. Mektepte bir yılın sonunda başarılı olanlar devlet dairelerine yerleştirildi, başarısız kalanlar ise üç ay daha okula devam ederek ek bir eğitime tâbi tutuldu. Bütün bunlara rağmen gerek rüşdiye mezunlarının gerekse rüşdiyeyi tamamlamamış olanların iltimasla devlet dairelerine alınması önlenemedi. Aralık 'te okulun eğitim süresi üç yıla çıkarıldı. Sınıfların derecelenmesi üçüncü sınıftan birinci sınıfa doğruydu. Okulun ders programları da yeniden düzenlendi. Buna göre üçüncü sınıfta Arapça ve Farsça tercüme, Türkçe kompozisyon (inşâ), Fransızca kompozisyon ve tercüme, coğrafya, genel tarih, fizik (hikmet-i tabîiyye), kimya ve resim; ikinci sınıfta Arapça ve Farsça tercüme, Türkçe kompozisyon, Fransızca konuşma ve yazım kuralları (imlâ), yüzey geometrisi (hendese-i sathiyye), coğrafya, genel tarih, resim ve rik'a; birinci sınıfta Arapça ve Farsça uygulama, Türkçe yazım kuralları ve kompozisyon, Fransızca konuşma ve yazma, cebire giriş, coğrafya, genel tarih, resim ve rik'a okutulacaktı. Bu okul, Mekteb-i Mülkiyye'nin 'de II. Abdülhamid tarafından yeniden düzenlenmesine kadar faaliyetini sürdürdü. Son sınıf öğrencileri mezun olunca alt sınıftaki öğrenciler Mekteb-i Mülkiyye-i Şâhâne'nin idâdî kısmına kaydedilerek Mekteb-i Aklâm'daki eğitime son verilmiş oldu. Ticarethanede faaliyetlerine başlayan Mekteb-i Aklâm yer darlığı, yangın veya binanın satılması gibi nedenlerden dolayı değişik yerlerde eğitim-öğretim faaliyetlerini sürdürmüştü.

'da Mekteb-i Aklâm'ın bünyesinde geçici bir lisan mektebi açıldı. Bunun amacı, Mekteb-i Aklâm'ı tamamlayan öğrencilerden Fransızca'ya meraklı olanları iki yıl daha eğitip Hariciye Nezâreti'nin eleman ihtiyacını karşılamaktı. Birinci yıl on beş öğrenciyle eğitime başlayan dil okulunda daha sonra Bulgarca ve Rumca eğitimi de verilmeye başlandı. Bu okul 'dan sonra faaliyetini durdurdu. Kuruluş amacı bakımından ele alındığında Mekteb-i Maârif'in, aynı zamanda daha yüksek derecede devlet memuru yetiştirmek üzere kurulan Mekteb-i Mülkiyye'nin bir öncüsü olduğu söylenebilir (bk. MEKTEB-i MÜLKİYYE).

Kaynak: TÜRKİYE DİYANET VAKFI İSLAM ANSİKLOPEDİSİ

nest...

çamaşır makinesi ses çıkarması topuz modelleri kapalı huawei hoparlör cızırtı hususi otomobil fiat doblo kurbağalıdere parkı ecele sitem melih gokcek jelibon 9 sınıf 2 dönem 2 yazılı almanca 150 rakı fiyatı 2020 parkour 2d en iyi uçlu kalem markası hangisi doğduğun gün ayın görüntüsü hey ram vasundhara das istanbul anadolu 20 icra dairesi iletişim silifke anamur otobüs grinin 50 tonu türkçe altyazılı bir peri masalı 6. bölüm izle sarayönü imsakiye hamile birinin ruyada bebek emzirdigini gormek eşkiya dünyaya hükümdar olmaz 29 bölüm atv emirgan sahili bordo bereli vs sat akbulut inşaat pendik satılık daire atlas park avm mağazalar bursa erenler hava durumu galleria avm kuaför bandırma edirne arası kaç km prof dr ali akyüz kimdir venom zehirli öfke türkçe dublaj izle 2018 indir a101 cafex kahve beyazlatıcı rize 3 asliye hukuk mahkemesi münazara hakkında bilgi 120 milyon doz diyanet mahrem açıklaması honda cr v modifiye aksesuarları ören örtur evleri iyi akşamlar elle abiye ayakkabı ekmek paparası nasıl yapılır tekirdağ çerkezköy 3 zırhlı tugay dört elle sarılmak anlamı sarayhan çiftehan otel bolu ocakbaşı iletişim kumaş ne ile yapışır başak kar maydonoz destesiyem mp3 indir eklips 3 in 1 fırça seti prof cüneyt özek istanbul kütahya yol güzergahı aski memnu soundtrack selçuk psikoloji taban puanları senfonilerle ilahiler adana mut otobüs gülben ergen hürrem rüyada sakız görmek diyanet pupui petek dinçöz mat ruj tenvin harfleri istanbul kocaeli haritası kolay starbucks kurabiyesi 10 sınıf polinom test pdf arçelik tezgah üstü su arıtma cihazı fiyatları şafi mezhebi cuma namazı nasıl kılınır ruhsal bozukluk için dua pvc iç kapı fiyatları işcep kartsız para çekme vga scart çevirici duyarsızlık sözleri samsung whatsapp konuşarak yazma palio şanzıman arızası